Yeşil Binalar Mı? Yeşil Bir Dünya Mı?

Merhabalar,

Şirketimizin taze kanlarından birisi olarak ‘Blog’umuzu keşfe çıkmışken ilk yazımı ben de paylaşmak istedim. Umarım ki bu giriş, yazılarımın devamı da olacak.

Biraz sektörel biraz da sosyal bir giriş yapmak istedim. Bu yüzdendir ki, sürdürülebilirlik ve yeşil binalar üzerine kısaca bir değineceğim. Dilerim sıkılmadan okuyacağınız bir yazı olur.

Her ne kadar adı literatüre ‘Yeşil Binalar’ olarak geçmiş de olsa ve de kulağa sanki sadece emlak geliştirici firmaları ilgilendiriyormuş gibi gelmiş de olsa, aslına bakılacak olursa sürdürülebilir yaşam temelinde düşündüğümüzde tüm inşaat sektörünü ve tüm yapıları ve hatta tüm yaşamı ilgilendirdiğini rahatlıkla söylemek mümkün bu ‘Yeşil Binalar’’ın.

Peki nedir bu Yeşil Binalar? Binayı yeşile boyadığımızda yeşil bina yapmış oluyor muyuz? Bir bakalım.

Yeşil binalar, yapının arazi seçiminden başlayarak tüm yaşam döngüsü boyunca (Life Cycle Analysis -LCA- ve Cradle to Cradle-C2C- yaklaşımları) analiz edilen, entegre bir yaklaşımla sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışı ile tasarlanan, iklim verilerini, yerel koşulları göz önünde bulundurarak, ihtiyacı kadar tüketebilen, gerektiğinde kendi enerjisini üreterek ve hatta çevresindeki yapılara enerji sağlayan, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen, atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı, ekosisteme duyarlı yapılar olarak tariflenebilir.

Temelde baktığımızda doğayla uyumlu yapılar olarak tanımlanan yeşil binalar, yapıların gelecek nesillere verimli, etkili ve sürdürülebilir bir biçimde aktarılabilmesi düsturunu kabul eder. İlk olarak 1990’lı yılların başında İngiltere (BREEAM), ardından Amerika (LEED) ve sonrasında tüm dünya ülkelerinin yerel Yeşil Bina Konseylerinin (Green Building Couincil) (Türkiye’nin de yerel yeşil bina sertifika sisteminin olduğunu biliyor muydunuz?) hazırlamış olduğu sertifika sistemleri ve bu sistemlerin gerektirdiği koşul ve önkoşullar ile bu yapıların kontrolünü ve inşa edilmesini temin eder. Son yılların vermiş olduğu tecrübe ile, dünya çapındaki tüm Yeşil Bina Konseyleri yeşil binaların yaygınlaşmasını sağlamak için binaları bu şekilde sertifikalandırmak ve ‘yeşil etiket’lendirmenin en etkili yollardan birisi olduğunu belirlemiştir. Bu yüzdendir ki sertifika sistemlerinin adını artık sıkça duymaya başladığımız bir gerçek.

Dünya’da bu sertifikalandırmalar 2000’li yılların başında başlamış olsa da, Türkiye olarak biz henüz yaklaşık 5 senedir yeşil binalara olan algılarımızı açık tutuyoruz. Ve açıkçası bu süreç biraz da zorlu geçiyor. Neden diye soracak olursak, öncelikli olarak tabi ki maliyet kıstası. İnşaat sektörünün birer neferi olarak bizler, maliyeti artıracak her türlü yeni ‘şey’den kaçmayı seviyoruz malum. Fakat yeşil binalar ilk yatırım maliyetleri bazında bakıldığında yüksek maliyetli yapılar olarak görülse de, aslında yaşam döngüsü boyunca kendi kendini karşılayan ve hatta kendi kaynakları ile kâr sağlayan yapılardır. İkinci bir sebep ise, sadece konut türü yapıların yeşilleştirilebileceği olgusu (aslına bakarsak bu durum dünyada da yakın zamana kadar böyleydi). Ancak özellikle son yıllarda tüm sertifika sistemleri her yapı türüne uygun kontrol mekanizmaları oluşturmaya başladı. Sadece konutlar değil, okullar, hastaneler, endüstriyel yapılar, hatta mahalleler, hatta ve hatta köprüler, alt yapılar, yollar için bile sürdürülebilirlik sertifikaları oluşturuldu artık. Ve bu çalışmalar ihtiyacın belirlenmesi ve talebin görülmesi ile hızla devam ediyor.

Ve gelelim Türkiye’deki en büyük yanılgılardan ve zorluklardan birisine “binayı sadece yeşillendirerek, sürdürülebilir bir yapı yapılabileceği” yanılgısına düşmek. Bu yüzdendir ki artık Levent-Maslak-Altunizade üçgeni ağırlıklı olmak üzere amiyane tabiriyle orasından burasından ağaççıklar fırlayan tepelerinde kocaman saksılar oturan binalar görmemek işten bile değil. Açıkçası bu biraz komiğime giden bir durumdur benim. Zira tepesine ağaç kondurulan her yapıyı ‘yeşil bina’ sanıyor, ve başvurduğumuz sertifikayı almaya hak kazanacağımızı düşünüyoruz. Gerçi son birkaç yıldır bu yanılgıdan dönmeye başladık ve başarılı işlere imza attık bu konuda, bu da yadsınamaz bir gerçektir. Ve fakat daha önce de değindiğim gibi, sadece ağaçlarla, sularla değil, bütüncül bir yaklaşımı sağlayarak inşa edebiliriz bir yeşil binayı. Kiraladığımız veyahut satın aldığımız arazinin daha önceki durumundan tutalım da, bina havuzlu bir site içinde ise bu havuzun ışık enerjisinin bina tarafından sağlanmasına, cephelerinin gün ışığından faydalanma analizine hatta lotus çiçeğinden faydalanılarak oluşturulan cephe temizleme mekanizmasına kadar uzun bir değerlendirme sürecini kapsar bu anlayışlar.

İşin en keyifli yanlarından birisi ise işte tüm bu bütüncül yaklaşımların bir parçadan bir tık fazla hayal gücü gerektirmesi. Zira hayal gücümüzü katarak inşa ettiğimiz her yapının bizi daha da geliştirdiği, güzelleştirdiği ve özgüvenimizi artırdığı apaçık ortada.

Peki gelelim bütün bu düsturların bizim işlerimize olan uyumluluğunu değerlendirmeye. Benim inancıma göre bu kesinlikle yapılması gereken bir atılım. Nedenini değerlendirecek olursak, birincisi işlerimiz doğayla iç içe olan, çevreyi kucaklayan işler malum. Denizlerden sağlayacağımız enerjilerin, yeşil bina felsefesinin temelinde yatan, yenilenebilir enerji kaynaklarının mihenk taşını oluşturan adımlar olduğu ortada. Ayrıca sertifika sistemlerinin alt yapı projeleri için oluşturmaya başladığı konu başlıklarının bizim süreçlerimizle iç içe olduğunun da farkındayız. Doğrusu tüm bu faktörleri göz önünde bulundurarak sürdürülebilir yapıları temel almak yüzümüzü Güneş’e dönmek gibi bir şey.

Ne diyelim, yeşil bir dünyaya el ele yürüyebilmek umuduyla,

Tekrar görüşmek üzere.

 

,

3 Responses to Yeşil Binalar Mı? Yeşil Bir Dünya Mı?

  1. Miray Topçu 06/08/2015 at 15:51 #

    Ceren merhaba,
    Öncelikle blog’umuza hoş geldin. Yazılarının devamını bekliyoruz.
    Yazını keyifle okudum. Ve şöyle bir temenni de bulunabilirim. Koca beton yapılardan kurtulup, yeşille iç içe bir dünyada yaşamak dileklerimizle.
    Ayrıca,planlama departmanı olarak maliyetleri düşürüp nice yeşil bina yapmak da diğer bir temennim:)

    • Ceren Sahin 07/08/2015 at 13:12 #

      Merhaba Miray,

      Keyif almana çok sevindim. Ve de hoş buldum :)

      Benim de en büyük temennim gerçekten, şöyle yemyeşil, tablo bir dünyaya uyanmak.

      Ayrıca planlama departmanı olarak en optimum yeşil yapıları planlayacağımızı umuyorum ben de :)

  2. zuhaly 10/11/2015 at 17:37 #

    Yazın çok faydalı ve öğretici olmuş canım.

Bir YorumYazın