İnovasyonun Hikayesi

Amerika’yı Yeniden Keşfetmek

“Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok”  ifadesini  daha önce denenmiş bir yol  olduğunu, başkalarının deneyiminden ders çıkararak yeni bir yol aramaya gerek olmadığını anlatmak için kullanıyoruz.

Gerçekte öyle mi ?

İtalyan denizci ve ilk  “yenilikçi insan” diyebileceğimiz Amerigo Vespucci 1502-1504 arasındaki seyahatlerini yayınlayarak, 1492’ de Kristof Kolomb tarafından keşif edilen yeni toprakların Doğu Asya açıklarındaki adalar olmadığı eski coğrafyacıların , kutsal metinlerin ve o dönem yaşayan Avrupa’lıların hiç bilmediği topraklar olduğundan bahsetmiştir

İlginç olan şudur. Bu iddialara önceleri hiç kimse inanmamıştır. Çünkü zaten oraların Hindistan açıklarındaki adalar olduğu herkes tarafından biliniyordu. Yanlış okumadınız zaten herkes biliyordu. Amerigo Vespucci gözlemlerine göre bu bilginin yanlış olduğunu iddia ediyordu.

1507 ‘de Martin Waldsemüller adındaki bir Alman haritacı buna ikna olmuş, sonradan çok popüler olan yeni bir harita yapmış ve yanlışlıkla Amerigo Vespucci’nin buraları keşif eden kişi olduğunu düşünüp haritasındaki yeni kıtaya bu ismi vermiştir. Bu şekilde “cehaletini”  kabul etmekten öte bir marifeti olmayan bu İtalya’nın adı Amerika kıtasına verilmiştir.

Buraya kadar hepimiz biliyoruz. Esas bilmediğimiz Amerika’nın keşfinin bir nevi inovasyonun başlangıcı ve temeli olduğudur. Bu keşif insanlara güncel gözlemlerin geçmiş geleneklerden daha doğru olduğunu öğretmekle kalmamış, yeni bilgilere son derece hızlı ulaşmak istemelerini de sağlamıştır. Yeniliklere duyulan iştah uzun dönemde Avrupalılara rekabet gücü sağlamıştır.

Osmanlı, İran, Hindistan, Çin.. vs yeni keşifleri duydukları halde ilgilenmediler. Dünya halen Asya etrafında dönüyor zannetiler. Avupalılar yeni Atlantik ve Pasifik denizyolları üzerinde rekabet ederken, Danimarka gibi küçük ülkeler bile Amerika’ya keşif seferleri düzenlerken İslam dünyasından, Hindistan’dan ya da Çin’den Amerika’ya hiçbir sefer yapılmadı. Osmanlılar, Çinliler çok uzakta olduğu veya gerekli teknolojik, ekonomik ve askeri araçlara sahip olmadıklarından değil “yeni bilgi ile ilgilenmedikleri” için gitmediler.

Öncelikle Yeni fikirlere açık olmalı ve  yeni bilgilere ulaşmayı hedeflemeliyiz – İnovasyon İklimi

Çok değil,  Amerika’nın fethinden  15 yıl sonra İspanyol koloniciler Meksika’daki Aztek İmparatorluğu’na gelişmiş teknolojileri ile son verdiler. Yerlileri barış elçisiyiz şeklinde işbirliği yaparak kandırdılar. Yerliler durumu anlayınca  tahta kılıçları, gelişmiş silahlara pek bir şey yapamadı. İspanyol koloniciler bundan 10 yıl sonra da Güney Amerika’daki İnka İmparatorluğu sınırlarına ulaştılar. Burada Amerika’yı yeniden keşif etmediler Meksika’da Azteklere yaptıkları taktiğin aynısını İnkalara yaptılar  ve sonuç aynı oldu. Eğer İnka halkının Azteklerin başına gelenlerden haberi olsaydı işgalciler  ile işbiliği yapmazlardı.  Tuzağa düşmez ve önlem alabilirlerdi. Bilgi sahibi olabiliselerdi sonuç çok başka olabilirdi.

Başkalarının deneyiminden ders çıkarmak ve önlem almak budur aslında – Bilgi ve İletişimin Gücü 

Avrupalılar yeni buluş ve keşifleri paraya ve güce dönüştürdükçe bu alanda yatırım yapmaya başladılar. Örneğin İngilizler  daha 1660’lı yıllarda bilim alanında uzman bir topluluk ve bir çeşit ulusal AR-GE diyebileceğimiz Kraliyet Bilim Akademisi’ni kurdular ve mali kaynaklarını buraya aktardılar. Tam 300 yıl boyunca Avrupalılar Amerika, Okyanusya, Atlantik ve Pasifik’te tartışmasız üstünlük kurdular, ele geçirdikleri kaynaklar ve yenilikçi düşünceleri ile sonunda  Asya’yı da işgal edip diğer imparatorlukları aralarında bölüştüler.

Başarıların sırrı  neydi ? Bireysel yaratıcılığında gerekleri olan inovasyon adımlarıydı bunlar :

Cehalatini Kabul Et- Kanıksanmış Düşüncelerden Kurtul- Sürekli Sorgula – Gözlem Yap-Keşfe Çık- Yeni Deneyimler Edin- Yeni Bakış Açıları ve Düşünceler ile Çevreni Genişlet- Fayda Sağlayacak Şekilde Yenilikleri Uygula

Diğerleri durumu fark edip gelişmeleri anlamaya başladıklarında artık çok geçti.  Ancak 20.yüzyılda küresel bir vizyon edinebildiler.

Bilgi iletişim ile yayılır ve paylaştıkça güçlenir. Her yeni bilgi doğru kullanılırsa bizi daha rekabetçi yapar. Ancak diğer taraftan bilgi sahibi olsak bile yeni fikir ve düşüncelere açık değilsek ve bu bilgileri amaçlarımız ile birleştiremezsek  bir işimize yaramazlar. “Biz zaten doğrusunu biliyoruz” , “ bizim metodumuz en iyisi başkasına gerek yok” ,  “bu görüşler bizim sektörde olmaz” gibi düşünceler inovasyonun en büyük engelidir. Bu sınırlı düşünce biçimi ile  Asya halklarının haberdar oldukları halde yeni kıta Amerika’ya sefer düzenlememeleri konusu tamamen aynıdır.

Yeniliğe ve Değişime Açık Olmayanlar Daha Baştan Kaybederler

Olaylara farklı bir bakış açısı ile bakmak, göremediğinizi görmek gibi konularda büyük faydalar sağlar. İnovasyon iklimi için  öncelikle cehaleti kabul etmek,  her yeni fikri önemsemek ve yeniliklerin önünü açmak gerekir.  Bir kere yola çıktığımızda yeni ve yaratıcı fikirler keşif ettikçe ve bunları güç ve paraya dönüştürdükçe yeniliklere olan iştahımız da artacaktır.

 

Hakikaten Amerika’yı yeniden ve yeniden keşfetmeye sizce de gerek yok mu ?

 

M.Timuçin Erdoğu

,

No comments yet.

Bir YorumYazın