TÜRKİYE’NİN İLK SERAMİK KADIN SANATÇISI – Toprağın Ateşle Dansı
Ana malzemesi “kil” olan seramik, en basit haliyle “pişmiş toprak” olarak ifade edilir. Seramik; uygarlığın erken dönemlerinde insanoğlunun günlük hayatına girmiş ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kimi kaynaklar seramiğin tarihini insanlığın tarihiyle yaşıt kabul eder.
Türkiye’de ise seramik sanatı denildiğinde akla gelen ilk isim Füreya Koral’dır. Peki kim bu Füreya?
1910 yılında İstanbul Büyükada’da doğdu. Babası Atatürk’ün silah arkadaşlarından General Emin Koral’dır. Çocukluğu kalabalık ailesiyle birlikte Dedesi Şakir Paşa’nın büyük Osmanlı Konağında edebiyat ve müzik eğitimleri ile geçti.
Füreya Koral, yıllar sonra seramik sanatının içinde kendini bulduğunda, Şakir Paşa Konağı’nın kendi üzerinde bıraktığı etkiyi şöyle ifade eder: “Bense kendimi hiç doğuya ait hissetmedim yaşamım boyunca. Bir gün seramiğe başladığımda bir de ne göreyim, içimden taşan tüm imgeler, hayranı olduğum batı toplumunun zevkini, felsefesini biçimini değil de benim doğup büyüdüğüm toprakların renklerini, biçimlerini, simgelerini yansıtıyor. Ben Osmanlı laleleri, karanfilleri ve söğütlerinin, Kütahya yeşilinin, kiremit kırmızısının hele de Akdeniz turkuazının tutsağı imişim…Ben tepeden tırnağa Bizans, İstanbul ve Anadolu imişim, meğer!”
9 yaşında Mustafa Kemal Atatürk ile tanıştığında, Atatürk’ün Füreya’nın defterine yazdığı bir not ile sanata ve Türk Toplumuna mal olacak bir Cumhuriyet Kadını olma yolundaki ilk hedeflerini koydu kendine. Başından iki evlilik geçmesine rağmen çocuk sahibi olamadı. İkinci evliliğini Atatürk’ün arkadaşı, yaşça kendinden hayli büyük olan ve o dönemde milletvekili olan Kılıç Ali (1889-1971, Türk Asker ve Siyasetçi) ile yaptı. Bu evlilik sayesinde Atatürk ile aynı ortamı daha çok paylaşabilme imkanı bulmuştur.
Füreya’nın annesi Hakiye Hanım ve Ayşe teyzesi çok iyi piyano çalarak, Fahrünissa ve Aliye teyzesi de resim sanatıyla uğraşarak aileye farklı bir renk katmışlardır. Yine ailedeki renkli kişiliklerden birisi olan dayısı Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı) çok iyi şiir yazıyor, edebiyatla uğraşıyordu. Füreya Koral, sanatla iç içe bulunan, her biri ayrı renkte ve kişilikte olan bu aile bireylerinin arasında yaşıyor, sanatın, aşkın, kültürün ve aldığı eğitimin, asaletin yoğunluğunu ruhuna farkında olmadan sindiriyordu.
Bu evliliği sırasında tüberküloz hastalığına yakalandı ve İsviçre’ye tedaviye gitti. Uzun süren tedavi döneminde, teyzesinin oyalanması için getirdiği plastik hamurları önce eline bile almadı, fakat sonradan seramik tekniğiyle ilgili kitaplar aldırttı, teknikleri öğrendi. Derken seramik yapımı geldi Füreya Koral’ın hayatının ortasına oturdu. Yıllarca uğraşıp yenemediği tüberküloz hastalığını da, o dönem çok yeni bir tedavi yöntemi olan, riski çok yüksek ve ailesinden kimsenin onay vermediği operasyonu tek başında geçirerek yendi. Akciğerinin hastalıklı bölgesini kestirip aldırarak Füreya hayata tamamen döndü. Ve bundan sonra tutkuyla sarıldığı seramik sanatı ile örülü yepyeni bir hayata başladı.
İlk seramik ve taşbaskı sergisini 1951’de Paris’te açtı. O yıl yurda dönerek çalışmalarına burada devam etti. Evinin bir bölümünü atölye olarak kullandı. Bu Türkiye’nin ilk seramik atölyesidir. Sanatına ilgi duyan gençleri eğitti ve atölyeyi kendisi ile paylaşmalarına izin verdi. Üstelik karşılığında maddi birşey talep etmeden. 1951’den yaşamının sonuna kadar yurt içi ve yurt dışı olmak üzere 32 tane sergi açtı ve Doğu ile Batı’nın sentezi olan kendine özgü modern seramiklerini Türk Halkına tanıttı. Özellikle duvar dekorasyonu, pano ve şömine üstüne çalışmalar yaptı, 1960 yılında da Ankara’daki bir otel için büyük bir pano yaptı. Füreya’nın diğer eserleri arasında, 1963 yılında Ankara’da Ulus Çarşısı’na, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’na, 1966 yılında İstanbul’da Ziraat Bankası’na, 1969 yılında İstanbul Divan Oteli’ne yaptığı panolar sayılabilir. 1997 yılında İstanbul’da vefat ettiğinde 87 yaşındaydı.
Füreya’nın hayatını bir çırpıda heyecanla öğrenmemi sağlayan, elimden düşürmeyerek bana farklı dünyaların kapılarını açan Ayşe Kulin’e teşekkürler. Çok yalın ve akıcı bir anlatımdı.
No comments yet.