İlk STFA Blog yazımı inovasyona ayırmak istedim. Türkçede tam olarak karşılığı bulunmayan ve içinde birçok kavramı içeren bir sözcük. Merak, buluş, vizyon, farklı olana saygı, özgür ve yeni fikirler. Bu kavramlar aslında insanoğlunun tarihsel gelişimi içinde ilerlemesine neden olan kavramlar. İnovasyonun yeni fikir ve buluşların katma değer yaratan ürün, metod veya hizmetlere dönüştürülmesi, hatta ticarileştirilmesi anlamında kullanıldığını aldığımız eğitimler sonucunda öğrendim. Daha öğrenme aşamasında olduğum için inovasyon ile ilgili özgün görüşlerimi yazmadan önce bu konuda uzman kabul edilen kişilerin yazılarını blogumda paylaşarak yazılarıma başlayacak ve daha sonra kendi çıkarımlarımı sizlerle paylaşacağım.
Aşağıda sosyal medyada gözüme çarpan bir yazıyı paylaşıyorum. İnovasyonun düz çizgilerden oluşmadığını, uzun ve dolambaçlı bir yol olduğunu, tekrarlar içerdiğini, çatışma durumlarında ortaya çıktığını, disiplinlerarası farklı bakış açılarına ihtiyaç duyduğu ve en önemlisi hiç bir zaman sonlanmadığını anlatmış. Ortaokul yıllarında birçoğumuzun paratonerin mucidi olarak öğrendiğimiz aslında Amerikan tarihinde siyasi bir öneme sahip Benjamin Franklin’nin şahsiyeti ile inovasyonu bütünleştiren ilginç bir yazı. Yazarı kendisine “inovasyonun dekanı” denilen profesör, yazar, konuşmacı ve yüzlerce kuruluşun danışmanı olan Jeff Degraff
İnovasyon dağınıklıktır. Bir anlaşma değil, yapıcı bir çatışmadır. Düz çizgiler değil kıvrımlar ve virajlar vardır. Ve siyah veya beyaz boşluklarda değil, gri alanlarda meydana gelir. Dünyanın en inovatif şirketlerinin herhangibirinde bir toplantıya girdiğinizde konuşmaların nazik çay partisi sohbetleri olmadığını görürsünüz. Hiçkimse birbirinin sözünü dinlememektedir. Aksine insanlar birbirini zorlamakta ve tartışmaktadırlar. Ancak bu çatışma yapıcı türde bir çatışmadır, pozitif bir tansiyondur. Pragmatik düşünenler ile büyük resmi görenler beraber çalışırsa ne olur ? Sonuç odaklı düşünenler ile sabırlı düşünenler karşılaştıklarında ne olur ? Farklı düşünen insanların birbirleri ile konuşmaları : Bu tam olarak inovasyonun nasıl ve nerede oluştuğu ortamdır.
İnovasyon tek bir disiplin içinde gerçekleşmez. Displinlerarası beyaz alanlarda meydana gelir. Buna yayılma veya difüzyon diyebilirsiniz. Fikir basit olarak şudur; bazen bir organizasyonun bir araya gelmeye alışık olmadığı parçaları bir araya gelir. Örneğin içinde kötü birşey var mı acaba diye bir yük konteynerinin içini incelerken bakış açımız farklı alanlardaki bakış açılarını da içermelidir. Bir perspektif ses dalgaları konusunda çalışan insanların bakış açısı olabilir. Bir başkası ultraviyole ışık veya ışık spektrumu konusunda çalışanların bakış açısını içerebilir. Birkere bu ikisini biraraya getirirseniz, yük konteynerinin içinde aslında neler olduğuna dair bize kapsamlı bir fikir veren karma bir görüş oluşturabilirsiniz. Böyle bir durum tek bir disiplin içinde değil birden fazla disiplin arasında oluşabilir.
İnovasyon düz çizgilerde meydana gelmez. Döngüler içinde oluşur. Bir dağa, çevresi etrafında dönerek tırmandığınızı hayal edin. İşte inovasyon bu şekilde çalışır. Büyük ölçüde iteratiftir. (birbirini tekrar eder). Birçok kişi hatalı birşekilde daha işin başında herşeyi bildiğini düşünür. Gerçekte ise, başlangıçta hiçbirşey bilemiyoruz. Basit bir düz çizgi yerine çevresinde dönerek dolaşmanın amacı yol boyunca pekçok şeyi öğrenecek olmamızdır. İnovasyon içinde bir sürü viraj, dönüş ve tekrarlar vardır. İnovasyon şu anda ne bildiğimiz ile deneyim ve deneylerimizden neler öğrendiğimize odaklanmak ile ilgilidir.
İnovasyon hakkında anlamamız gereken en önemli şey asla tamamen gerçekleşmemiş olmasıdır. Tam gerçekleşti denilen yerde bir “hayır” vardır. Eğer mucize bir ilaç geliştirdiyseniz, her zaman yapmak için başka bir mucize ilaç olacaktır. Eğer en iyi restoranı açtık diyorsanız, ikinci bir restoran her zaman olacaktır. İlerlemeye devam edebilmeniz için her zaman başka bir alternatifle sizi arkanızdan itecek birileri olacaktır. Ne zaman varmayı istediğimiz yere vardığımızı düşündüğümüzde – hiçbir zaman o yere tamamen varamayacağız, herzaman ulaşılacak yeni bir yer olacaktır.
Bu durumu en derinden anlayan bir kişi olarak hemen aklımıza Benjamin Franklin geliyor. Yayımcı olana kadar parasız bir kaçaktı, daha sonra bir girişimci oldu, arkasından kütüphane, üniversite ve özgün bir yardım grubu kurdu, hepsi bir bilim adamı, diplomat, siyasetçi ve yurtsever olmadan önceydi. Bu anlayışta olmasaydı asla hepimizin olmak istediği o inanılmaz bilge ve rönesans adamı haline gelemezdi. Bu şekilde, inovasyonun asla gerçekleşmemiş olması bir hediyedir, çünkü bu durum bizi daima ileriye götürür.
Saygılarımla – M.Timuçin ERDOĞU
No comments yet.